Üstad’ın Malatya Müdafaası’ndan
ÜSTAD’IN MALATYA MÜDAFAASI’NDAN
YÜKSEK BİR MAHKEME HUZURUNDA, FİKİR VE DELİLİN BOŞ BIRAKTIĞI YERİ KÜFÜR VE HAKARET KELİMELERİYLE DOLDURMAYA ÇALIŞAN, BÖYLECE YÜKSEK MAHKEMENİN DE İFFET VE HAYSİYETİNİ HİÇE SAYAN AMME MÜDAFİİNE TEKLİF EDİYORUM:
BÜTÜN  HAYATI ÇİLE, GÖZYAŞI, ISTIRAP VE YOKSULLUK İÇİNDE GEÇEN VE HER TÜRLÜ  KOMPLO, İFTİRA, TAHKİR, TEHDİT, TAZYİK VASITASI ALTINDA BİLE KANUNİ  DAVASINDAN ZERRE FEDA ETMEYEN BU ADAMIN SURATINA İYİBAKSIN!… EĞER  GÜNLÜK POLİTİKAYA KÜÇÜK BİR İNTİSAP GÖSTERSEYDİ ŞİMDİ SAVCIYI (DİKTAFON)  ALETİ OLARAK KULLANMAK MEVKİİNDE BULUNMASI LAZIM GELEN BU ADAMIN  SURATINA İYİBAKSIN!… 8 AYDIR KORKUNÇ ZİNDAN KÖŞELERİNDE KÜL OLUP  SÖNECEĞİ ANI BEKLEYEN VE “YARABBİ, CANIMI AL, FAKAT BENİ DÜŞMAN  SAFLARINA KARŞI REZİL ETME!” DİYE YALVARAN BU ADAMIN SURATINA  İYİBAKSIN!… BAKALIM, NEFRET VE ISTIRAPTAN GÖZ GÖZ OLMUŞ BU SURATTA BİR  HOKKABAZ VE SİMSAR ÇEHRESİ GÖRECEK MİDİR? HOKKABAZLAR, SİMSARLAR,  GERÇEK TAASSUP VE CEHALET HAMİLERİ VE MÜDAFİLERİ, FAZLA TARİF GAYRETİNE  GİRİŞMESİNLER! ARİFE TARİF NE HACET… NAMELERİNE VE YÜZLERİNE TEK BİR  GÖZ ATMAK YETER!… ”
•
Yazılarımdan, evet, bir çoğu tahrif  edilerek üstü ve altı gizlenerek, bir kısmı bana ait olmadığı halde  benim gibi gösterilerek verilen parçalar, netice itibariyle Malatya  hadisesine taalluk bakımından, yukarıdaki marazi mantıktan daha ciddi  bir şey ifade etmez. Üstelik takip edilmiş ve hükme bağlanmış neşriyat  olarak, tekrar ele alınması ve kendisiyle alakasız bir planda yeniden  canlandırılmak istenmesi noktasından, hukuki gafların ve muhal  isteklerinin en garibini belirtir. Yok, eğer, dirayetli savcımızın  muradı, bu yazılarla, benim sadece şiddetli müslüman, milliyetçi,  şahsiyetçi ve maymunvari taklit hareketlerine zıd bir tip olduğumu ispat  etmekse, zahmetlerine yazık…Onu bana sorsunlar, itiraf edeyim, ve  kanun dairesinde yalnız bu ölçülerin müdafaasından başka, şimdiye kadar  gaye gütmediğimi bildireyim. Fakat lütfen kendileri de şunu itiraf  etsinler:
-ZATEN BİZ SENİ, AHMET EMİN’İÖLDÜRMEK VEYA ÖLDÜRTMEKTEN  DEĞİL, MAALESEF KANUN DAİRESİNDE MÜDAFAA ETTİĞİN DÜNYA GÖRÜŞÜNDEN ONA  BAĞLI OLARAK ÇATTIĞIN HEDEFLERDEN DOLAYI TAKİP EDİYORUZ! MALATYA  HADİSESİ, TARAFIMIZDAN TERTİPLENSEYDİANCAK BU DERECEDE VERİMLİOLMASI  KABİL, ENFES BİR BAHANEDİR! SEN, LEYDİMAKBET’İN DEDİĞİGİBİ, ER HALİNLE,  TİPİNLE, ÜSLUBUNLA, BOŞLUKTA MEKAN İŞGAL ETME HASSANLA, HATTA MİDE VE  TENEFFÜS CİHAZINLA, UYKULARIMIZI KAÇIRDIĞIN İÇİN MAHKUMSUN!….
•
Ve  işte bu yüzden elimize geçen bahaneyi, kalp akçe de olsa, kanuna,  hakimlere ve adalete kadar sürmeğe, sağlam bir çek gibi göstermeğe  kabulü için her şeyi yapmağa mecburuz! Matbuat, göze görünür bir cisim  olan bizimle, millet ise göze görünür bir cisim olmayan Allah iledir.  Yani ortada, göze görünür bir cisimden başka bir şey yoktur. Vaziyeti  anla ve hükmümüze baş kes!
BUNU SÖYLESİNLER, HATTA PEK KAPALI SÖYLESİNLER:”YALVARIRIM, YALVARIRIM, KANUNA, ADALETE, HAKİMLERE, SELİM AKLA, VİCDANA KIYMASINLAR: BEN DE BU SAMİMİYET KARŞISINDA, YALNIZ BU KADARCIK SUÇUM İÇİN İDAM KARARI RİCA EDEYİM!…
İslamiyetin ve kalbin ana direği olan ihlas, bu bayların gönlünden uçup gitmekle, vicdanlarla dudaklar ve kalemler arasındaki mesafe, yıldızların başını döndürecek kadar uzamış, namütenahiye ulaşmıştır. İthamcılarımızın karakteri budur, fakat bu karakteri mahkeme ilamiyle tahkim ve takdis ettirme teşebbüsü, hıyanet ve cinayetin bu derecesi, tarih boyunca yalnız bir iki vak’aya münhasırdır. Böyle bir tarihi role namzet bulunan savcımızı, garp fikriyatının babası Socrates’e zehir içirten Anitüs ve Meletüs’le, hürriyet kahramanı Danton’u katlettiren (Fupqier Tinville) ler arasında, şimdiden alkışlarım.”
(Müdafaalarım, Büyük Doğu Yayınları)
 
																								 
																																		 
																																		 
																																		 
														 
														 
																																		 
																																		 
																																		 
														