1- Adımız, Davamız, Manâmız/Fahri BESNEK / İdeolocya Sınıfı
1- ADIMIZ, DAVAMIZ, MANÂMIZ
Herhangi bir iddia sahibi olmaksızın ve üstadın İdeolocya Örgüsü eserini daha kolay kavrama gayesi ile hazırladığımız bu çalışmada “ortaya koyduğumuz her türlü kayda değer noktalar üstada aitken, manasını yansıtamadığımız veya yanlış aksettirdiğimiz noktaların hepsi ise kendi nefsimize aittir” anlayışını şiar edindik. Hazırladığımız çalışmamızda üstadın eserine tamamen sadık kaldık. Kitabın orjinalinde aktarılan anlamları biz de sade bir dille ama yine üstadın üslubunu da andıracak tarzda ifade ettik. Ve kitapta çok açık manalara sahip olan veya püf noktayı gösteren bazı cümlelerini aynen aktardık. Genel olarak anlam bütünlüğü sağlamaya ve eserin vermek istediği manayı biz de aynen vermeye çalıştık… Büyük Doğu’nun namütenahi zenginliğine sahip gönüllerine selam olsun…
I-Adımız, Davamız, Manamız
1- Büyük Doğu
2- Orkestra, Senfonya ve Biz
3- Doğu-Batı
1- Büyük Doğu
*Yekpare  bir inanış, görüş ve ölçülendiriş ahengi olan Büyük Doğu, gelmiş ve  gelecek zaman içinde bütün eşya ve hadiseler zeminini avlamaya memur  fikir ağı halinde örülü manzume(dir)�
*Büyük Doğu� “Doğuş” hadisesine  bağlı, asıl Şark âlemini bütün dış çizgileri ve iç nakışlarıyla  kucaklayan; “Doğuş” hadisesi ve “Şark alemi”nden sonra tüm insanlığa  örnek olmak davasıyla, onlarında üzerinde yeryüzünü yalayıcı mana�
*Doğunun doğuşu�
*Büyük  Doğunun bütünleştirdiği Şark, vatan sınırları dışında herhangi bir ırk  ve coğrafya planına bağlı değildir. Büyük Doğu öz vatanımızdan başlayıp  güneşin doğduğu istikamette yani kemiyette değil, ruh ve keyfiyet  planında; mekân çerçevesinde değil zaman çerçevesinde gerçekleşmeye  talip�
*Maddi ve manevi sınır dışı ırk gayreti, toprak ve kavim hırsı  ise yüzde yüz düşmanı olduğumuz zıt ve batıl hedeflerden bir tanesi�
*Önce kendimizi içten ve dıştan tamamlığa erdirmeli� Ötesi, olduktan sonra�
*Yani  Büyük Doğu, çizmeli ayaklarla dışımızdaki iklimlere doğru kaba ve  nefsanî bir yürüyüşten ziyade, rüzgârdan hafif topuklarla içimizdeki  iklimlere doğru ince ve ruhani bir sefer�
*Doğudan fışkırıp, Doğunun  gerçek ruhuna ermiş, Batıyı devirecek hale gelmiş; sonra kabuk üstü  donup kalmış, hikmetsiz ölçülere tutunmaya çalışmış; sonra gelişen  Batıya karşı geriledikçe gerilemiş, sükutun dibini boylamış, gizli bir  bünye sırrı yüzünden hastalığa dayanmış, devir devir sahte ve gülünç  kurtuluş hareketlerine şahit olmuş, nihayet büsbütün tasfiye vaziyetine  düşmüş ve yalnız mekân çerçevesinde kurtulmuş, işin Garp taklitçiliğine  döküldüğünü görmüş, zaman çerçevesindeyse bir türlü kurtulamamış bir  millet olmak şuuruna sımsıkı bağlıyız.
*Bir zamanlar Doğunun  teknesinde yuğurulan, kendi teknesinde de doğuyu yuğuran şahsiyet  hamurumuz, Doğu ile bizim zaafımızda mecalden düştü, Şimdiye dek kendi  cevherleriyle yabancı cevherler arasındaki tüm olumsuz katışmalar  yüzünden çürüye çürüye şimdiki hale geldik.
*Viyana bozgunundan bu  yana içimizle dışımız ve köklerimizle dallarımız arasında, dünya  çapında, çile dolu muhasebe yapabilecek bir tek insan bile  yetiştiremedik. Onbaşı kültürlü aksiyonerlere uyup onları  kahramanlaştırdık.
*Tanzimattan beri devam eden sahte inkılâplar ve türetilen sahte kahramanlarsa davamızın müşahhas planda baş meselesidir.
*Kendi  cebimizde kaybettiğimiz ve hep yabancı ceplerde aradığımız anahtarın  kum üzerindeki yuvası� Büyük Doğu budur. Hem mana hem madde, hem zaman  hem mekân. Bütün insanlığa örnek halinde Doğu âlemine remz�
*Büyük  Doğu, İslamiyet’in emir subaylığı� İslam içinde ne yeni bir mezhep ne de  yeni bir içtihat kapısı� Sadece “Sünnet ve Cemaat ehli” tabirinin  ifadelendirdiği mutlak ve pazarlıksız çerçeve içinde, olanca saffet ve  asliyetiyle İslamiyet’e yol açma geçidi ve bunu eşya ve hadiselere  tatbik işi�
2- Orkestra, Senfonya ve Biz
*İçindeki tüm kısımlarıyla birlikte orkestra, bir devlettir.
*Büyük  Doğu, Senfonik bir orkestra� Doğunun ruh kökünde, öz gövdesi ve  dallarıyla iç içe, Batının madde ağacını yetiştiren ve Doğu âleminden  Büyük Doğunun fışkırmasını hedefleyen bir mefkûre senfonyası�
*Doğunun madde hakikatlerini tekrardan kavramasının ve Batının da ihmal ettiği ruhu, bulmasının ilacı, senfonisi�
*Doğunun,  mücerret iman vatanına kavuşmuşken, buna, en ileri zaman ruhunu  yüklemesinin ve mekânı lif lif örmesinin senfonyası çalıyor.
*2 asırlık fikir hayatımızın asli halini bulma ve terkip davası�
*Madem  orkestra bir devlettir, şimdi onun tüm parçalarının (enstrümanların)  özelliklerini gösterme zamanı. Yani büyük senfonyaya başlama zamanı  geldi. Bu Büyük Doğu’dur.
*Bu senfonya, Büyük Doğu’nun dünya görüşü  sadece saf ve gerçek İslam ruhunun tüm hak ve hakikatleriyle Doğu ve  Batı dünyasını kucaklama davasıdır.
*Büyük Doğu, kendi başına,  kendisiyle vardığı bir sebep ve netice hükmü halinde hiçbir hürriyet,  istiklal ve benlik haletine malik değildir. Mutlak istiklal, mutlak  hakikat sahibinindir. İslam ona teslim olup selameti bulmaktır, hürriyet  ve teslimiyetin hakikati de işte bu hakikate teslimiyet ve esaret.
*Şu  halde Büyük Doğu, güya hür ve istiklalli fikirlerin manzumelerini güneş  ışığı yanında kibrit alevinden aşağı bilir ve insan gayretlerinin en  büyüğünü de bu güneşe pencere açmaktan ibaret kabul ederken kendisini  tekrar tekrar yineleyerek İslam şualarını süzen bir prizma, bir anlayış  mihrakı olduğu söyler ve bunu borç addeder.
*Biz aklımızı peşin  olarak sahibine teslim ettik ve ondan sonra bize geri verilen akılla  düşünmeye başladık. İşte gerçek akıl budur!
*Zahirde 14 asır evvelinde başlayan, esasta tüm zamanı ve mekanı kuşatan “sonsuz ileri”!.. Gayemiz sensin!..
3- Doğu-Batı
*Biz  kendimizi Doğu-Batı diye mevhum ve mutaassıp bir ayırt edişe  bağlamayız. Böyle bir darlığa sığdıramayız. Hakikat her yeri kuşatırken  biz de her türlü mekân hasisliğinden mücerret ve münezzeh anlayıştayız.  Doğu-Batı ayrımını coğrafi bir kadroya bağlamayıp Doğunun rengini ruhta,  Batının rengini akılda görüyoruz. Bu durum tüm hakikati ortaya koyuyor.  Yoksa kaba mekân ölçüleriyle Doğu da Batı da anlamsızdır�
*Biz,  Doğuya galip rengini üfleyen, onu bütün dünyaya karşı taarruza ve  aksiyona kaldırmış olan ve batıya, kendini korumak adına engeller  koyduran, Doğuyu da davamızın “ruh tarlası” kabul eden anlayışın  davacılarıyız.
*Doğu ile Batı bu aksiyon ve engel hareketleriyle  kendini net olarak ayırırken, bu işi başlatan, aksiyonundan ötürü biz,  araya sınırları çizense onlardır. Biz ifadelerimizi Doğu-Batı bölümünde  şekillendiriyorsak davamızın namütenahiliğine karşı mahcup, zıtlarımıza  karşı da onların ayrım çizgilerini yok saymayan gerçekçi kişileriz.
*Doğu  ve Batı ayrımını yaptıktan sonraki manzara şu şekilde karşımıza  çıkıyor: İçeride, Doğu âlemi ve yılgın, bitkin, bezgin ölü bir insanlık.  Dışarıda da, galip, mağrur, saldıran ve Doğuya örnek gösterildikçe  Doğuyu zehirleyen bir âlem, Batı âlemi. Dava ise içli ve dışlı bu iki  zıt dünyanın tüm aldatıcılıklarını bir tarafa bırakıp muzaffer olmak  için tüm iç ve dış cephelerde savaşan ebedi hakikat davası�
*Böylece Doğu, Batı ve Büyük Doğu anlamları şimdiden hecelenmeye başlanmış olmuyor mu?
İdeolocya Sınıfı / Fahri BESNEK
 
																								 
																																		 
																																		 
																																		 
														 
														 
																																		 
																																		 
																																		 
														