Şiir Ve Cemiyet
ŞİİR VE CEMİYET
Şiir,  cemiyetin mu’adil oluşları içinde, onun bütün mazisini ihtiva eden,  halini gösteren ve hususiyle istikbalinden haberler getiren harikulâde  dolambaçlı bir rüyadır; ve tıpkı bir rüya gibi bütün bir tâbir ve tefsir  mevzuudur.
Evet, şiir hakkında “cemiyetin rüyasını ayrı bir rüya  üslûbuyla anlatan bir tâbirname” diyebilirsiniz. Bir tâbirnâme ki, o  anda ayrı bir rüya gibi ayrıca tâbire muhtaç…
Cemiyet, iç ve gizli hayatiyle uyur; ve rüyasını şair görür ve sayıklamalarını şair zapteder.
O  halde şiir, bir cemiyetin topyekûn his ve fikir hayatını tefahhus ve  murakabe eden başlıca rasat merkezidir; ve ışıkları daima tam ve  müstakil bir fert menşurundan süzüldüğü halde ferdîlikle hiçbir alâkası  yoktur.
Şiir, bütün şahsî mahremiyetleri ve zatî aidiyetleriyle  yüzde yüz fert perdesi üzerinde cemiyetteki tefekkür ve tahassüs  hâletinin en nâdir ve mükemmel aksidir.
Bunun içindir ki, şiir,  fikrî, içtimaî, siyasî, tarihî, hissî bediî, iktisadî, beledî, bütün  dâvaları, dertleri, hasretleri, hamleleri, ihtinakları ve ıstıraplarıyle  cemiyet ruhunun, tek fert üzerinde bilvasıta en derin kaynaşma ve  girdaplaşma zemini diye gösterilebilir.
Böylece şairde, ister  memuriyetinden haberi olsun, ister olmasın cemiyetinin gelecek günlere  doğru felâket ve saadetlerini besteleyen ve daima gaibi istintak eden  üstün bir (medyum) seciyesi belirtiyor; ve şair, Allah’ın kendisine  bahşettiği nurla, cemiyetin gerilere ve ilerilere doğru mânâsını temsil  edebildiği nisbette mertebeleniyor.
(Omeros) kendisinden birkaç  asır sonraki büyük Atina devrinin ne nisbette ifadecisi olduysa  (Şekspir), üstünde güneşin batmadığı bir imparatorluk haşmetine bağlı  bir (melânkoli)nin ve (Bodler) 19’uncu asrı takip edecek olan büyük  ihtinak ve hafakan devresinin öylece habercileri oldular. (Göte),  (Bismark)’tan evvel Alman ittihadını gerçekleştirdi ve Sâdi, gerilere  doğru bilinen bir Fars medeniyetinin İslâm ışığından sonra en olgun  yemişini verdi.
Bütün insan, hayvan, nebat ve cemad kadrosiyle bütün  bir cemiyetin bütün iş ve hareket yığını içinde hiçbir hâdise  gösterilemez ki, erimiş, rengini ve şeklini değiştirmiş olarak şairin  ruhundaki tesirler bulamacına dahil olmasın ve binbir çiçekten süzülmüş  bal gibi, umumî ve rayihadar bir lezzet ifadesi içinde cemiyetinin  hususî nefesini yaşatmasın.
Şiir, şair, cemiyet ve mâşeri ruh  arasında münasebet bunlardan her birinin ötekine yan gözle bakmasına  rağmen sımsıkı bir haşrü neşr havası kurar.
Şiir ve şair. Cemiyetin en mahrem ve en sadık, en gerçek ve en emin münadileridir.
(Çile, Büyük Doğu Yayınları, 48. baskı / s. 486-487)
 
																								 
																																		 
																																		 
																																		 
														 
														 
																																		 
																																		 
																																		 
														