Necip Fazıl’ın Sohbetinde Bediüzzaman
NECİP FAZIL’IN SOHBETİNDE BEDİÜZZAMAN
Bir kısım öğrencilerimi, ”Şairler Sultanı”na götürmüştüm. Kalabalık bir genç topluluğu karşısında görünce çok sevinmiş, onlara çok önemli tavsiyelerde bulunmuştu. Üzerinde en çok durduğu husus ise, ” imanda derinleşme ” ve ”sahabeye benzemek” hassasiyeti idi. Sohbetin bir yerinde, ben de Bediüzzaman’dan bir söz naklettim:
”İman hem nurdur, hem kuvvettir. Hakiki imanı elde eden adam, kainata meydan okuyabilir.!”
Ancak Necip Fazıl Bey, devamına imkan vermedi ve dedi ki:
”Sen hangi sıfatla bediüzzaman’dan bahsediyorsun?”
Tabi bu soru beni hem şaşırttı, hem de heyecanlandırdı.
”Hiç bir sıfatım yok efendim. Sadece eserlerini okurum.” dedim.
” O halde o zat hakkında konuşmak, senden çok benim hakkım…”
Şaşkınlığımızın iyice arttığını fark edince de, şu açıklamayı yaptı:
”Ben sultanahmet’te Hazreti ziyaret edip elini öptüm. Bana,’seni yirmi yıllık talebem gibi kabul ediyorum, dua ediyorum.’ dedi. ‘Büyük Doğu’yu okuttuğunuve beğendiğini ifade etti.”
Sonrada bir soru üzerine, şu açıklamayı yaptı:
”Bediüzzaman’ın klasik manada bir tahsil hayatı yoktu, o vehbi ilme mazhardı. Bilhassa yılmak bilmez mücadelesini, korkusuzluğunu gençler çok öğrenmelidirler.”
Bediüzzaman hakkındaki bu görüşleri, hepimizi çok sevindirmişti. Bende bu mutlu havadan istifade ederek, çoktandır merak ettiğim sorumu yönelttim:
”Efendim, siz de Bediüzzaman  gibi mukaddes davamız uğruna hapislere girdiniz. Ancak sizin dilinizde  hapishanenin adı, zindan… Dayanılmaz acıların, ıstırapların yılanlı  kuyusu… Bilhassa da ‘CİNNET MÜSTATALİ’ adlı eserinizi okuyunca, adeta  biz de sizinle birlikte zindana girmiş gibi oluyoruz. Halbuli  Bediüzzamannın hapishaneleri, Medrese-i Yusufiye.. İman hizmetinin  kesintiye uğramadığı, aşkla, şevkle çalışılan Nur mektebi… Bu farkın  sebebini öyrenebilir miyiz?
Dedi ki:
”Her insan ayrı bir alemdir. Maddesi manası; bedeni ruhu aynı olan var mıdır? Tabii bir de hayat tarzı… Bediüzzaman, hapishaneye, zaten hapishanedenfarksız bir hayattan gidiyor. Ben ise, işte butadan, Erenköy’dekibu köşkten gidiyorum. Aynı olabilir miyiz hapishanede?”
VEHBİ VAKKASOĞLU
 
																								 
																																		 
																																		 
																																		 
														 
														 
																																		 
																																		 
																																		 
														