RESİMLİ KUR’ÂN
Din  işlerinde güya yenilik sevdâlısı yeni bir İranlı sapık… Humeyni  rejimi tarafından ne nispette himaye gördüğünü bilmediğimiz bu sapık  dalâletini bir takım broşürlerle yaymak ve propagandasını yapmak  faaliyetindedir.
Aynı broşür bana da gelmiş, beni nefretlere boğmuş  ve aslî harfleriyle üzerinde taşıdığı âyetleri korumak için tarafımdan  yakılıp atılmıştı.
Memleket içi ve dışı bunca dalâlet ve rezaletle uğraştığım bir sırada, menfur hadiseyi ele alamamıştım.
Şu:
îranlı sapık «Kur’ân-ı Musavver» yani resimli Kur’ân ismi altında Allah’ın Kelâmını bir (fotoroman) şekline getirmektedir.
İran  dediniz mi tüylerim ürperir. İran başından beri İslâm dâvasında ya en  hâlis ve müspet, yahut en sahte ve menfi kafaların yatağı olmuştur.  Büyük sahabîlerden Selman (Farisî) ve İmam-ı Âzam Hazretlerinden Şiîlik  yanlısı ve hattâ ilâhlık iddialısı nice tiplere kadar…
İslâmı  mahfuz tutmak vazifesinde, birkaç asır öncesine dek Türk’ün tavrı bir  nöbetçi asker sadakatiyle mükemmeldir. İslâmı bulandırmak ve bozmak  davranışında da en büyük rolü Bizans ve Fars oynamıştır.
Netice  itibariyle, tasavvuf büyüklerinin «Peygamberler dili» diye  isimlendirdiği Arapça ve onun yanında «velîler dili» olarak gösterilen  Farsça, lisanımıza temel mefhumları aktarır ve kültürümüzü pırıldatırken  bilhassa Fars alemi, bazı îslâmî ölçü ve disiplin kaçaklarının içimize  sızmasına kadar gitmiştir.
Kur’ânı resimlemek, onun namütenahi mücerret ruhunu en âdi şekilde müşahhaslaştırmak, hattâ zahirî mealiyle başka dillere yapılan nakillere Kur’ân ismini vermek küfürdür.
Bu mevzuda Diyanet İşlerinin nasılsa zuhur edebildiğini gördüğümüz tepkisi fevkalâde hoşumuza gitmiştir. (Kürtaj) bahsindeki tepkisiyle de milimetre milimetre hakka yaklaştığını gördüğümüz Altıkulaç Efendi’yi tebrik eder ve bundan böyle adımlarını kilometre boyunca atarak hakka varmasını dileriz.
(Rapor 7-9, Büyük Doğu Yayınları, 2. baskı / s. 124-125)
