AŞIRILIK
Necip  Fazıl’da aşırılık diye de adlandırılabilecek fakat aslında bir şeyi  sonuna, en uç noktalarına kadar götürmek, o şeyi o uç noktalarda  denemek, kurcalamak iştiyakı vardır. Bu özelliği hayatının amacını  oluşturacak hedeflerin belirlenmesinde görülebileceği gibi, gündelik  hayatın ayrıntılarında da gözlenebilmektedir. Kararını verip de bir  teşebbüse geçtiğinde bütün gemilerini yakan adamdır o. Gerilemez. Her  fırsatta biraz daha, biraz daha ileriye doğru gider. Şevket Rado’nun  aktardığı bir anısı, onun bu yanını iyi belirlemektedir. 1936 yılında  Ağaç dergisinin Ankara’da çıktığı sıralarda bir ara aynı evde birlikte  oturmuşlardır. Rado anlatıyor : «Ankara’da bir kış gecesi evimizde  salamandıramızın etrafında oturmuş ateşi seyrediyorduk. Bir ara  salamandıra söner gibi oldu ve bana :
—	Şevket şunu biraz karıştır, dedi. Etrafıma bakındım ve :
—	Maşa yok ki, dedim.
—	İşte şurada uzun bir klişe var, onunla karıştır, dedi tekrar.
Klişe, Ertuğrul Muhsin’in boy klişesiydi.
Salamandıranın  kapağını açtım. Klişeyi sokup ateşi karıştırır karıştırmaz klişe alev  aldı. Yeşil, mavi, kırmızı, sarı renkler öyle harikulade yanmaya başladı  ki, yerinden fırlayıp odanın elektriğini söndürdü :
—	Bu şehrayin devam etsin, yakalım bütün klişeleri, dedi.
Öyle  de yaptık. Fakat o geceden sonra Ağaç mecmuası klişe bakımından çok  sıkıntılı günler yaşadı.» (Tercüman, 30 Mayıs 1983, s. 2)
Bu anekdot, Necip Fazıl’ın kişiliği hakkında çok şey anlatıyor. Sıradan insan için, bir anlık bir keyf uğruna derginin bütün klişelerini yakmak kuşkusuz bir düşüncesizlik diye görülecektir. Fakat Necip Fazıl’da bu bir ruh cömertliğinin ifadesidir. Onun için önemli olan, o ân’ı sonuna kadar, bütün imkânlarını kullanarak değerlendirebilmektir. Bu ruh cömertliği, içinde bir tevekkülü de gizlemektedir : Ben, bana bahşedilen bu ânı değerlendirmekle yükümlüyüm, bu ândan sonra gelecek ânlar bana ait değildir ve benim değildir, düşüncesi barınmaktadır bu davranışta.
(Rasim Özdenören – Mavera Dergisi Üstad Özel Sayısı, 1983)
