NECİP FAZIL İLE GEÇMİŞE YOLCULUK
Geçmişe yolculuk!..
Bu pazar günü sizlere Rahmetli Üstad Necip Fazıl Kısakürek’ten bazı alıntılar aktarmak istiyorum. Kütüphanede kitaplarda bakarken Üstadın 1939 yılında yayınlanan yazılarının biraraya getirildiği ve 1985 basımı ÇERÇEVE 1 kitabı elime geçti. Şöyle sayfalarını karıştırırken geçmiş gözümün önünden geçti. Üstad üslubu ve fikri yoğunluğu ile beni benden alıp uzaklara götürdü. ÇERÇEVE1’i yeniden okumaya başladığımda kısa kısa notlar almaya başladım… Bu notlar beni köşemi bu pazar Üstad’a ayırmaya itti. Okudukça Üstad’ın yerinin doldurulamadığını, bundan sonra da kolay kolay doldurulamayacağını düşündüm… O’nu özlemle, saygıyla ve rahmetle andım.
Şimdi sizleri Üstad’ın ÇERÇEVE1 başlığı altında toplanmış ve 1939 yılına ait yazılarından alıntılarla başbaşa bırakmadan önce toplum olarak bundan 70 yıl öncesi ile bugün arasında pek bir değişiklik olmadığına dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi sizleri Üstad ile başbaşa bırakıyorum:
NÜKTE HASTALIĞI
Hak ve hakikat kutbuna bağlı bir mizacın, arada bir, biber ve hardal gibi nadir bir lezzet kaygısiyle yerli yerine oturtacağı, sınır tanıyan nükteler başımızın tacıdır. Fakat nükte hastaları, biber ve hardal nevinden şeyleri, hem de taklidi ve adisiyle, fikir yemeği içinde değil, yemek yerine, tencere ve karavanayla önümüze süren kalpazanlardır.
İSTİHZA
İstihza, iman eksikliğinin en şaşmaz delilidir.
MAZİYİ RED
Kökünü beğenmeyen dal ve dalını benimsemeyen meyve olmadan çürüyecektir.
DEDİ-KODU
Dedi-kodu, çekiştirmeden farklıdır. Dedi-kodu yapan, bahsettiği şahsın lehinde mi, aleyhinde mi belli değildir.
Şahsiyetsizlik ve kifayetsizliğin şaşmaz markası dedi-kodu kaabiliyetidir.
Davası olmayan fikir işsizi, yalnız dedi-kodu yapar.
DALKAVUK
Dalkavuk bir nevi uyuz kayışıcısıdır. O kaşır ve sırtı kaşınanın yüzü tatlı gevşeklikle sarkar. Eski dalkavuk bunu gayet hünerli ve girift aletlerle, göze göstermeyerek yapar, böylece efendisinin kaşınan uzuvlarını ve kaşınma ayıbını gizleyebilirdi. Bugün hem bu uzuvlar meydanda, hem de fiil açıktadır.
Saygı ve bağlılıkla bu işi nasıl birbirine karıştırabiliriz? Birinde aşk ve fedakarlık vardır, öbüründe korku ve tamah…
DİSİPLİN NEFRETİ
Disiplin, her oluşun; toprak altında pişe pişe elmas olmaya giden kömürden kalb içinde yana yana insan olmaya giden natık hayvana kadar her olmuşun, üstün hakikat yolunda fetih sırrını gizleyici usul şartı.
Büyük disiplin, Büyük Cihadın namzetleri içindir. Büyük cihad, milyonluk orduların milyonluk ordularla cenkleşmesi değil, tek kişinin kendi nefsiyle savaşıdır.
Aşk ve hakim fikir bulunmayan yerde disiplin olmaz; ve ortalığı, bir tekmeleme, çifteleme, anırma, böğürme, toz dumandır kaplar, gider…
KISKANÇLIK
Yüzümüzün, merhemsiz, sargısız, peçesiz çıbanı…
SAYGISIZLIK
Aşksızlığın, imansızlığın, ölçüsüzlüğün sefaletini ifşada, saygı eksikliği, ne hassas bir barometredir!. Gıdasız kalınca kendisini sömüren mideler gibi, aşksız ve imansız ruhlar, ulvi kıymetlendirmelerden mahrum kalır kalmaz, kendilerini ve muhtaplarını, her türlü şahsiyet nakışlarını yiyen bir laubalilik kezzabında eritmekten başka bir çare bulamıyorlar ki…
Abdulkadir Özkan – Milli Gazete
2008-11-30