ANA KAYNAK İSLAM
Herhangi bir iddia sahibi olmaksızın ve üstadın İdeolocya Örgüsü eserini daha kolay kavrama gayesi ile hazırladığımız bu çalışmada “ortaya koyduğumuz her türlü kayda değer noktalar üstada aitken, manasını yansıtamadığımız veya yanlış aksettirdiğimiz noktaların hepsi ise kendi nefsimize aittir” anlayışını şiar edindik. Hazırladığımız çalışmamızda üstadın eserine tamamen sadık kaldık. Kitabın orjinalinde aktarılan anlamları biz de sade bir dille ama yine üstadın üslubunu da andıracak tarzda ifade ettik. Ve kitapta çok açık manalara sahip olan veya püf noktayı gösteren bazı cümlelerini aynen aktardık. Genel olarak anlam bütünlüğü sağlamaya ve eserin vermek istediği manayı biz de aynen vermeye çalıştık… Büyük Doğu’nun namütenahi zenginliğine sahip gönüllerine selam olsun…
IV – ANA KAYNAK İSLAM
1) Neye İnanıyoruz
2) İslam ve Her şey
3) İslam ve Kâinat
4) İslam ve Dünya
5) İslam ve İnsan
6) İslam ve Ahlak
7) İslam ve Cemiyet
8) İslam ve Devlet
9) İslam ve İnkılâp
10) İslam ve Siyaset
11) İslam ve Adalet
12) İslam ve Mülkiyet
13) İslam ve Ordu
14) İslam ve Müspet Bilgiler
15) İslam ve Güzel sanatlar
16) İslam ve Kadın
17) Dışı ve İçiyle İslam
1) Neye İnanıyoruz
* Yalnızca İslamiyet’e inanıyoruz.
* Rönesans’tan sonraki dünyanın İslami gözle görülemediğine ve güdülemediğine inanıyoruz.
* Tanzimat’a kadar tüm hezimet tarihimiz boyunca, meydanın ham ve kaba softaların elinde olduğuna inanıyoruz.
* Tanzimat’tan beri yapılan inkılâpların, bu cemiyeti örseleyip gerilettiğine inanıyoruz.
*  Davanın kendi ruh kökümüzü muhasebe ve murakabe etmek olduğunu;  kaybettiğimiz kıymetleri öz bahçemizde kuyuya düşürüp şaşkınlar gibi  sokak sokak dışarıda kıymet aradığımıza inanıyoruz.
* İslamiyeti bildiğimizi sandığımıza, halbuki tek bilmediğimizin İslamiyet olduğuna inanıyoruz.
*  Biz, kısaca, her şeyin İslam’da olduğuna inanıyoruz. Yeni asrın ruh ve  kafa çilesinde süzülecek tahlil ve terkiplerin bir ideolocya binası  kuracağına, onun isminin de zaman ve mekan ölçüsüyle “Büyük Doğu”  olduğuna inanıyoruz!
2) İslam ve Herşey
* Merkezde  tek, muhitte sayısız davamızın mihrak noktasındayız. Bugünkü dünyanın  asırlık hastalıklarına gerçek tedaviyi sunan şifa laboratuarındayız.
*  Muhitten merkeze doğru toplana toplana tekte karar kılan, merkezden  muhite doğru açıla açıla sonsuzluğa erişen davamızın böylece menba ve  mansup olarak ikişer heceli iki ismi var… Menbamız İslam, mansabımız  Herşey…
* Herşey İslamda…
* Bir asır bile sürmeyen Saadet  Devrinden bu yana O Nur, kör ve kaba nefislerde Nasrettin Hocanın  harikulade buluşundaki hikmete doğru yol aldı.
– Hoca; bize kuyu ne demektir; anlatır mısın?
-Tersine, çevrilmiş minare demektir!
*İşin  hüzün noktası ise tüm bunlar din adına oldu. Bu halleri yanlış bulanlar  ise, yobaz neslini kurutacakları yerde, İslamiyet’i bu yobazların  temsil ettiğini sandılar, dinden soğudular, dinsizlikten harekete  geçtiler. Meydanı da dinsizlik yobazlarının yüzüne güldürdüler. Ve İslam  kelimesini eski, bayat, gericilik ifadesi haline soktular.
* Düşünün, çözmeye çalıştığımız kördüğümün giriftliğini… İşte, bize böyle ağır bir yük altına girme şerefi yeter!
*  Bundan büyük şeref, hareket, çetin hamle bundan yeni dava olamaz.  İslamı Amerika veya Rusya’ya savunmaktan daha zor olan bir vaziyetin  şerefi…
* İnsana, bildiğini sandığı bir şeyi bilmediğini kabul ettirmek, hiç bilmediği birşeyi kabul ettirmekten daha zor…
3) İslam ve Kainat
* Kâinatta her şeyin ve senin öncenin, sonranın ve hikmetinin… cevabını ve hesabını dosdoğru veren tek ve hak din İslam’dır.
*  Tüm sistemlerin kendisince cevabını verdiği bu suallerin (ben kimim,  neyim, ne oldum, ne olmalıyım…) aslı ve hakikati İslam’dayken, diğer  inanç sistemlerinin İslamla mukayesesi Güneş ile ayın büyüklük farkı  gibi…
* Yani fezaya insan göndermek maddecinin değil, ruhçunun vazifesi ve hakkı. Müslümanın memuriyeti.
4) İslam ve Dünya
*  İslam’da dünya, bütün hudutlu buudları içinde hudutsuz bir mana sahibi.  Ahiretin ekim yeri. Dünyada ne ekili ise öbür tarafta o biçilecektir.
*  İslam, dünyaya birbirine zıt iki nazarla bakarken bunu tek bir manada  bütünleştirmiştir. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya ve hemen ölecekmiş gibi  ahirete çalışmak emri.
* Müslümanlıkta dünya odur ki, mümin onu zapt  edecek, ona hakim olacak, fakat onun esaret ve hakimiyetine  düşmeyecektir. Bu inceliği anlayan, İslam adına eşya ve hadiselere nasıl  tek taraflı bakıldığını anlar ve dünyanın nasıl elden kaçtığını görür.
*  Allah, insanı kendisine halife olarak yaratmış ve onu eşya ve  hadiselere teshire memur etmiştir. Bu, İslam’ın dünyaya bakışıdır ki, bu  bile İslam’ın hak din olduğunu göstermeye yeter.
5) İslam ve İnsan
* İnsan, niçin oluğunu, nasıl ve ne olacağını yalnız İslam’da bulur.
*  İnsan, İslam’da derinliğine ve yüksekliğine doğru ruhunun, genişliğine  ve uzunluğuna doğru da aklının, biri manayı, diğeri maddeyi kuşatıcı iki  büyük hükümranlık işine memurdur. Bu iki âlemi zapt ettikten sonra  sonsuza ulaşacaktır.
* İslam’da ruh ve akıl tüm hürriyetini ve yolunu Şeriat ve Tasavvufta bulur.
* İslam’da insana yol, hiçbir sır ve sistemin yanaşamadığı Allah halifeliğine kadar açıktır.
* İnsan olduğu için İslam oldu; İslam olduğu için insan var.
* İnsanoğlunun gayesi ölümsüzlüktür. Bu ise İslam’dadır.
*  Beka yalnız Allah’ın sıfat ve hakikati olduğuna göre, ayağına fanilik  zemini çekilip başına sonsuzluk tacı oturtulan insan, İslam’da her iki  tarafın hakkını gerçekleştirmeye memur şeriat ve tasavvuf yollarından,  Allah’ın ilahi çaptaki hediyesine naildir. Mahlukların en şereflisi  sıfasıtıyla ya bu hediyenin kul üstü seviyesine yükselecek yahut  yaratıkların en sefilinden de aşağıya düşecek…
* Bütün sırrı şu ölçüde buluruz:”Allah, alemi insan, insanı da kendi marifetine ulaşması için yarattı.”
6)İslam ve Ahlak
* Ahlakı her şeyiyle ortaya koyan yalnız İslam’dır.
*  Ahlak, insanın fikirle gördüğüne karşı hisle takındığı değerlendirme  edasıdır. Fikir “niçin”i, ahlak da “nasıl”ı cevaplandırır.
* Ahlaka  fikir öncülük ettiği kadar, fikre de ahlak yol gösterir. Fikrin  gösterdiği sebebten ahlak doğduğu gibi, ahlakın doğuşundan fikir sebeb  kazanır.
* Fikrin kuşattığı her yerde bir ahlak kümelenmesi, ahlakın kuşattığı her yerde de bir fikir bulunması zaruri…
*  İslam ahlakının dört ana sütunu ihlas, aşk, fedakarlık ve merhamettir.  İslam, iyi ahlakı ruhta, kötü ahlakı nefste mihraklandırır. Bu dört esas  bize ruhu parıldatmak ve nefsi dizginlemekte en tesirlisi.
* İhlasın  olduğu yerde riya, yalan, sahtecilik yoktur. İhlâs, nefsin hapsettiği  ruhu meydana çıkaran ve onun yerine nefsi hapseden zabıtadır. Baştan  başa hakikat, iman ve ahlakın arsası ihlâstır…
* Aşk… Asıl hedefi  Allah. Allah’ın en büyük resulüne yakıştırdığı vasıf sevgili olmak…  Aşk canın ışığı, varlığın mayasıdır. Sevende kibir, benlik, adilik,  cansızlık, küçüklük barınamaz.
* Aşksız fedakârlık olmayacağına göre fedakârlığın olduğu yerde cemiyet adalete hazır ve hasislikten uzaktır.
*  Gerçek bir müminde merhametin bizzat hakikati vardır. Merhamette  şevkat, yumuşaklık, rikkat ve tüm incelikler namütenahidir… Nice  ahlaki yücelikte bu dört temele bağlı…
* Ahlakın ezeli ve ebedi örneği ise Allah’ın sevgilisi. Her şey O’nda. Üstün ahlak sahibi…
* Ahlakın nihai hali ise bize verilen emirdedir: “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanınız.”
7) İslam ve Cemiyet
* Bir kişinin herkes, herkesin de bir kişi olduğu hakikati İslam’dadır.
*  Derin ve gizli fert hayatıyla geniş ve açık cemiyet hayatını inanılmaz  bir ahengle birbirine bağlayan bir anlayış bizzat İslam’dadır.
*Kimsenin  görmediği bir yerde namaz kılan tek fert ile bu fertlerin birleşmesiyle  oluşan saflarda kılınan namaz cemiyet-fert ilişkisinin muazzam temsil  edildiğini gösteren ibadet noktasındaki bir örneği.
* İslamiyet’te  cemiyet ferdi kavrarken, fert, hakkı uğrunda cemiyeti feda edebilecek  bir hürriyet makamındayken, ferdin nefsi haline karşı o cemiyet de,  otorite ve kırmızı ışık mevkiindedir.
* “Allah’ın eli topluluktadır” hadisi, İslam ve cemiyet yapısının bizzat ifadesidir.
8) İslam ve Devlet
* Ruhun bedene bağlılığı gibi İslam’da devlete bağlıdır. Ayrı düşünülemez.
* İslami devletin ölçüsü Hakkın hâkimiyetidir…
* İslam’da halk, Hakka bağlanarak sınırsız hakka sahiptir.
*  İslam’da idare şekli yok, idare ruhu vardır. Basit kadro  anlayışlarıyla, yönetim şekilleriyle alakalı değildir. Hakka esir bir  ferdin hükümranlığını, başıboşluğa mahkum bir hürriyet idaresinden üstün  tutar. Seçkin cemiyet temsilcilerinden müteşekkil bir idareyi ise en  üstün görür.
* İdare esasının ruhi noktasında ise tüm milletin seçip  beğendiği şahsiyet… İslam devletinin reisi ise o cemiyette en  mütekamil ve ileri müslüman şahsiyet…
9) İslam ve İnkılap
* İnkılâp tek başına bir değer ifade etmezken bağlandığı gayenin vasıtası olması bakımından her kıymetin üstünde…
*  İnkılâp dinamit gibi. Berhava aleti. Bu yüzden bağlı olduğu anlayışa  göre kıymetlendirilir. Hayat kurtarıcı yolları da açabilir, hayatı  karartıcı yolları da… Davasını bahane, alet ve usulünü gaye edinen,  her inkılap sadece öldürücülük…
* İnkılâbın en derin ve atik anlayışını Kâinatın Efendisi söyler: “Bir günü bir gününe eş olan aldanmıştır…”
*  İslam, bu ölçüye tamamen bağlı olarak tüm nefsleri kendisine irca edip,  mutlak doğrunun fatihliğine memur bulunmak noktasından, inkılâp tatbik  ve ruhunu merkezden muhite, muhitten merkeze doğru, en zengin anlayışla  taarruz ve taaddi yüklü namütenahi sistem… Hepsi ve her şey  İslam’da…
* İnkılâp yobazlarına bakarsak şunu göreceğiz. Sahte bir  sarık, simsiyah dişler, kaba ve ahmak eda sahiplerinin İslam ruhundan  habersiz, hezeyan dolu, her yeniliğe batıl diyen ruhları nefslerinde  kaybolmuş tipler. Bu durumu görenlerden yüzünü Doğuya dönen de Batıya  dönen de suçu İslam’da bulurken, müslümanlık ikliminin kayboluşunda  aramayı hiç düşünmez… Tanzimat’tan beri inkılâpçılar işte budur…
*  Her şey, her inkılap, İslamı, ona dışarıdan hiçbir şey katmaksızın,  kendi içinde arayıp bulmaktan ibaret, namütenahi basit ve bir o kadar  girift bir düsturda toplanmaktır.
* Tüm sistemlerin kaybettikleri,  aradığı hakikat parçaları yekpare halinde İslam’da… Fransız  inkılabının, Komünizma’nın, Faşizma’nın, Nanizma, Liberalizma ve  Kapitalizma’nın…
* İnkılap ve inkılapçılık; hak ve mutlak din Peygamberinin mukaddes ayak izleriyle açılmış yolu bulmak demektir!..
10) İslam ve Siyaset
* İslam, siyaseti, bütün insanlığı İslama teslim olmasını sağlayıcı usul olarak görür. Sonsuz kurtuluşa erdirme vasıtası.
* Bu amaçla iki ana erkân vardır. Kılıç ve kalem. Biri maddeyi diğeri ruhu fethetmenin aleti.
*  İslam, madde ve ruh fatihliğini emreder ve bunun ulvi iş çerçevesini  çizer. İslam siyasetinin ana gövdesi de, madde ve ruh fatihlerinin iş ve  fikir dalını nefsinde düğümleyen yekûn hattıdır.
* Madde  fatihliğinde kılıçtan envai alete kadar; ruh fatihliğinde kalemden kitap  ve sair tüm vasıtalara kadar mukaddes gayeyi kuşatıcı ve güdücü yollar  muhteşem bir ahenkle kullanacaktır. Tek Allah’ın ve Peygamberinin  emirleri muzaffer olsun.
* İslam siyasetinin ruhu, gerçek kurtuluş  yolunu sevdirmek, benimsetmektir. Öyle ki, kendisini sevdirmek isteyen  bir kadının tavır ve hareket dehasını geçmelidir…
* İslam  siyasetinde usul, kılıç yolunda hudutsuz bir doğruluk ve adalet, kalem  yolunda da sonsuz güzellik ve zarafettir. Gaye, kolaylaştırın,  zorlaştırmayın; müjdeleyin, soğutmayın mealindeki hadise tam uygundur.  Neticede her yoldan ne yapılırsa yapılsın, inandırılacak ve  sevdirilecek.
*İslam günlük, istismarcı, hilekâr politikadan nefret  eder ve kendi vecd ve aşk hamurunun kıvamında buna yer vermez. Cüce  anlayışlılara yer yokken, üstün anlayışlılara ise baş üstünde yer  vardır. Eşya ve hadiselere baş eğdirme mefkûresi altında eşya ve  hadiselerin her an icabına baş eğen, incelerin incesi ve derinlerin  derini siyaseti İslam’dadır.
11) İslam ve Adalet
* Âlemde tek adalet kaynağı İslam…
* Adalet, hakkı hak sahibine vermektir.
* En büyük hak, hakkı var edenin, kâinatı var edenindir.
* Keyfiyetin takdiri, işin karşılığı adalet iken; zulüm, işin ve keyfiyetin liyakat sınırından çıkartılmasıdır.
* En büyük hakka karşı en büyük zulüm Allah’ı inkâr… Nefsin kendi kendine zulmü.
* Tüm var olanın hakkı emir ve yasaklarıyla mutlak adaletin bizzat kaynağı İslam’dadır.
*  En çürümüş cemiyet bile İslam adaletinin kışri ölçülerini tatbik etsin,  an içerisinde sathi planda kurtuluşu bulacaktır. İslam bilmeyen bile  onun adaletini uygulasın dünyasını kurtarır.
* Müslüman için adalet Allah’ın emirlerine tam itaattedir…
*  Katillerin hayatını bağışlayanlar, hırsızlara sanat şansı sunanlar,  “kötü” kişilere “medeniyet” göstermek için bütün iyi kişilerin hayatına  ve malına kıymış olmak manasındadırlar. İslam dışındaki her adalet  ölçüsü cezalandırmaya çalıştıkları kötülüğe bilmeden ittifak  etmektedirler…
* İslam adaletini ışıldattığımız devrelerde en küçük  kazancımız Viyana önlerine kadar boy göstermek olurken adaleti  paslandırdığımızda dışarıda sürekli savaşıyor içerde eşkıyalarla  uğraşıyor olduk.
* Adaleti unutunca ise adalet adına sürekli zalim ürettik, adalet aradık.
12)İslam ve Mülkiyet
* Bugünkü dünyanın problemi olan ve hak taksiminde kurtarıcı anlayış İslam’dadır.
*  Bütün sistemlerin kıymetli kısımlarının aslı İslam’dayken, kötü  taraflarının da panzehiri İslam’dadır. Sosyalizma, Kapitalizma,  Liberalizma ve Komünizma…
* En üstün hürriyet ifadesi içinden en  sıkı disipline sahip olan İslam’da, ferde ve ferd üstü içtimai unsurlara  en ahenkli hak ve uygulama tüm ölçüleriyle verilmiştir.
* İslam’da kıyamete kadar iki kurtarıcı şart biri farz öteki haram, zekât ve faiz.
*  İktisadi ilimlerden anlayanlarca rahatça kavranır ki faizin haramlığı,  zekatın farzn oluşuyla sara nöbetine tutulan dünyanın iktisadi ve  içtimai saadeti düzeni biner.
* Komşusu açken ferde tok olma hakkı  vermeyen İslam ruhunda sermaye, hak, emek, kar ve tüm bunları sağır ve  topal yeni asır dünyasına faiz ve zekat anlayışıyla tamir edici,  kurtarıcı tek sistemdir.
13) İslam ve Ordu
* İslam, ordu ve askerliği sımsıkı tutar.
*  Her ferdi ve bütün insanlığı kurtarmaya memur aksiyoner bir ruhu temsil  eden İslam, cemiyeti ve dünyayı kendi haline bırakmaz, mutlaka  kurtarmak ister. Bunun için de, fikir ve ruh ordusunun önünde ve  arkasında fikir ve mana dolu bir ordu teşkilatlandırır. Farz olan
cihadın, İslam devletine yüklediği vazife…
*  İslam düşmanlarının anlayamadıkları ve anlayamayacakları şudur ki,  doktor elindeki neşter gibi, İslam ordusunun kılıcı, yalnız merhametin,  ihsanın aletidir. Zira ameliyat olmamak için tepinen bir ölüm  hastasından farksız olanları, istedikleri kadar tepinsinler  kurtaracaktır.
* Dinde zorlama yoktur. Fakat son safhada işi gönle  bırakan İslam, onun dışındaki bütün menfi tesirleri kaldırmakla  mükelleftir. Ameliyat sonrası iyileşen hastanın doktora minnettarlığını  düşünün…
* Ölümsüzlüğü getiren İslam, şehit ve gazi rütbeleriyle, hiçbir ordu mefkuresinin varamadığı sağlam iki temele oturtulmuştur.
*  İslam ordusunun gayesi Allah adını yükseltmektir. Böyle yüce gayeli  ordunun en üstün akıl ve teknikle, nizam ve intizamla donatılması şart.
14) İslam ve Müspet Bilgiler
*  “Beşikten mezara kadar ilim dileyiniz.”, “İlim Çin’de bile olsa  isteyiniz.”, “Allah’ım bize hakkı hak, batılı batıl olarak göster.”,  “Allah’ım, bana eşyanın hakikatini olduğu gibi göster.” mealindeki dört  hadis, ilim ve müspet bilgilere karşı İslam’ın vaziyetini tespit eder.
*  Garplı bu emirlerin kutsiyetine bağlı olmaksızın hikmetinin yerine  getirdiği için havayı, karayı, denizi feth etti. Hâlbuki bu hak  müslümanındı.
* Aya biz çıkamadıysak, atom bombasını biz bulamadıysak kabahat iyi müslüman olamayışımızdadır.
*  Garbın maddi alemi kuşatıcı hamleleri başladığında nefs muhasebesine  girişseydik bu haller olmayacaktı. Bisiklete şeytan arabası diyene  karşı, asıl sen dine iftira bakımından şeytan emrindesin diyebilen  olmadı.
* Batı âlemi maddeyi tahakküm etmişken, bunu bizden fark eden  birileri çıkmamıştır. Ve Şarklı sefiller sefili hale düşmüştür. Garplı  ise Holivut’ta rüya filmler çekerken uzaydan dünyaya meydan okumuştur.  Bu bakımdan şarklı kendisini, kendi öz davasına ihanet etmiş bilsin ve  Allah’tan af dilesin.
* İslam’da müspet bilgiler, İslam’ın dünyaya  verdiği değer nispetindedir. Dünyanın değeri hakikatte sıfır, fakat  ahiretin ekim tarlası olması bakımından sonsuz ise müspet bilgiler de  ruh değeri açısından adi fakat ahiret için hareket ve hamle vasıtası  olması bakımından hudutsuz kıymettedir.
* Gaye öteleri feth etmektir.  Evvela bu dünyayı. Bu dünyayı feth etmek yolu ise müspet bilgiler  ışığından geçer. Memuriyetimiz budur.
15) İslam ve Güzel Sanatlar
* İslam bütün güzel sanatların en kuvvetli himayecisidir.
*  Başta edebiyat. Zira söz harikasının zirve noktası, edebiyat ve şiir  çerçevesine girmeyen Allahın kelamı. Söz sanatının şahikasıdır.
*  Sanat Allah’ı arama müessesidir. Taş, halı, kâğıt üzerine aksettirilmiş  bütün İslam ruh plastikası kaba müşahhastan uzaklaşmanın ifadesidir. Bu  yüzden İslam kaba müşahhası azizleştirme olan putlaştırma ve putlardan  ve bunların yardımcı sanatlarını sevmez. Hiçbir şey bilmeksizin resim ve  heykelden tiksinen bir softayla onları gerçekten sevmeyen olgun bir  müslüman arasındaki fark bu anlayış.
* Buna rağmen plastik sanat eserleri azizleştirme gayesi gütmemek ve içtimai faydaya bağlı olarak İslamca caizdir.
* Mücerredin sanatı musiki ise kötüye alet olmaksızın ve ulvi tefekküre zemin teşkil ettiği nispette güzel ve makbul.
* Mimaride ise İslam’da nerelere varıldığı ve ufukların nasıl süslendiği malum…
* İslam, her gerçek sanatı kendi asliyetine irca eden büyük himayecidir.
16) İslam ve Kadın
*  Kadın İslam’da, kendisine şeriat yolundan ulaşmak şartıyla sevgili bir  varlıktır. Peygamberimiz buyurmuşlardır ki “Bana dünyanızdan üç şey  sevdirilmiştir: Kadın, güzel koku ve namaz…”
* Meşru hadler içinde  kadına bağlılık peygamberimizin mizacına uygundur. İslam’da ruhbanlık  yoktur. Dolayısıyla nefsi köreltmek için kadından uzak kalmayı kabul  etmez. Aksine kadına alakası şarttır.
* Kadın İslam’da hayâ mevzuudur. O edep, hayâ ve gizlilik abidesidir.
*  Kadın, eşi için helal, mahremi bulunduğu veya bulunmadığı insanlara  karşı ayrı görünüş şekillerindedir. Cemiyette ise el, ayaklarından ve  yüzünden başka hiçbir yerini çıplak bırakmayacak haya ve hicap  ifadesidir. Bu şarttan sonra kadın, cemiyette en faal unsur olabilir.
* Kadını kafes arkalarına ve haremlere hapsetmek İslami ölçülerin emrettiği bir iş değildir.
*  İslam’da kadın, hissilikten ve ilcailikten uzak bir erkek seciyesi  isteyen imamlık ve hakimlik dışında tüm vazifelere maliktir.Fakat  kadının en yüksek ve ulvi mevkii ise erkeğinin yuvası…
* Kısaca, kadına dair maddi ve manevi bütün sır ve ölçüler İslam’da…
17) Dışı ve İçiyle İslam
*  İslam’ın dışı şeriat, içi tasavvuf… Onu saraya benzetirsek şeriat o  sarayın dışı, tasavvuf da içi. Bütün ölçüt ve geçitler dışarıda, varış  ve erişler de içeride…
* İslam’ın bütün oluş sırrı, hikmeti, ruhu tasavvufta…
*  Batılı, tasavvufu Neo-Platonizme bağlarken, bazı maddeci mankafalar da  tasavvufu reddetmiş, üç boyutlu din hacminin derinlik buudunu ayırıp  satıh haline getirmiş ve böylece batılarla birleşip ona destek  olmuşlardır.
* Tasavvuf Allah Resulünün batınının fışkıran hayat  madenidir. Düstur ise “Allah, kâinatı insan için, insanı da kendi  marifeti için yarattı.” Böylece şeriat ve tasavvufa itiraz kabul etmez  bütünlüğü en parlak ifadesini bulur…
İdeolocya Sınıfı / Fahri BESNEK
